GÜNCEL
Giriş Tarihi : 23-12-2024 15:21

Aile İçi Şiddetler Boşanma Davası İle Sonuçlanıyor Deprem Boşanmaları Arttırdı

6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan asrın felaketiyle birlikte evlerini kaybeden kimi vatandaşlar konteynır kentlerde yaşamlarını sürdürürken yaşanan tartışmalar adliye koridorlarına kadar uzanıyor

Aile İçi Şiddetler Boşanma Davası İle Sonuçlanıyor Deprem Boşanmaları Arttırdı

Konunun uzmanı olan avukatlar ve uzman psikologlar, depremin yaşattığı travma sonrasında yaşanan aile içi sorunların şiddete kadar giderek, boşanma davası ile sonuçlanabileceğini bildiriyor.

11 ili içerisine alan asrın felaketi olan 6 Şubat depremleri sonrasında Adıyaman’da aile şiddet ve boşanma davalarında artış yaşandığını söyleyen Avukat Özge Önge Yumuşak ile Uzman Psikolog Necmettin Gürsoy, yaşanan olayların detaylarına değindi.

“Kadınlar hem fiziksel hem de psikolojik şiddetle baş etmeye çalışmaktadır”

Aile şiddet ve boşanma davalarının nedenleri hakkında açıklamada bulunan Adıyaman Barosu Avukatlarından Özge Önge Yumuşak, “Şiddet toplumsal yapıya ve zamana göre değişen küresel boyutta bir eylemdir. Kendini çok farklı biçimlerde gösterebilen şiddet olgusu gerek bireysel gerekse toplumsal boyutta sık sık karşılaşabileceğimiz bir olgudur. Dar anlamda şiddet kişilerin özellikle de kadınların bedensel ve ruhsal bütünlüğüne karşı yöneltilen olumsuz etkilere yol açan sert ve acı verici eylemdir. Bu eylemin doğrudan kişinin mal, can, beden bütünlüğü yanında kişisel özgürlüğüne karşı da bir tehdit oluşturması söz konusudur. Geniş anlamda ise şiddet, kişi üzerindeki fiziksel ve ruhsal etkileri açıkça ölçülemeyen, dolaylı ve somut bir biçimde hissedilen baskı ve eylem olarak tanımlanmaktadır. Şiddet günümüzde tüm ülkelerin bir şekilde karşı karşıya kaldığı önemli bir sosyal problemdir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre tüm dünyada bireysel şiddete en fazla maruz kalan kesimin kadınlar olduğu ifade edilmiştir. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kadınların yüz yüze kaldığı en önemli sorunlardan bir tanesi kadınlara yönelik şiddettir. Uygulanan şiddetin türü ne olursa olsun bu şiddetin önlenmesi adına Türkiye’nin imzalamış olduğu uluslararası sözleşmelerle sorumluluk devlete verilmiş olsa da kadınların maruz kaldığı şiddet oranlarında yıllar içinde bir azalma meydana gelmemiştir. Kadınlar hem fiziksel hem de psikolojik şiddetle baş etmeye çalışmaktadır. Türk aile yapısında ataerkil sistem benimsendiği için özellikle kız çocuklarının ve kadınların sosyal hayatta yer edinememeleri ve bunun sonucu olarak da birçok açıdan mağduriyet yaşamalarına yol açmaktadır. Kadına yönelik şiddeti hukuksal açıdan değerlendirecek olursak ülkemizde maalesef cezalar caydırıcı değildir” dedi.

“Kadına yönelik şiddet olayları da maalesef artış göstermiştir”

Açıklamasının devamda Av. Özge Önge Yumuşak, “Şiddet neticesinde basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek düzeyde yaralanma meydana geldiğinde verilecek cezanın alt sınırı 4 ay hapis cezası olarak belirlenmiştir. Bu suçun kadına karşı işlenmesi halinde ise alt sınır 6 ay hapis cezası olarak belirlenmiştir. Ancak aynı kanun maddesinde hapis cezası veya adli para cezası verilebileceği ifade edildiğinden genellikle yaşanan şiddet olaylarında fail, adli para cezası alarak yaşantısına devam etmektedir. Yaptığı eylemin sonucunda sadece para ödeyeceğini bilen kişinin suçtan cayması pek de mümkün olmamaktadır. Kanaatimizce kadına yönelik şiddet olaylarının önüne geçebilmek için daha caydırıcı cezalara ihtiyaç vardır. 11 ili derinden etkileyen Kahramanmaraş depremleri sonucunda insanların maddi manevi çöküntü içine girmeleri, her an deprem korkusuyla yaşamaları ve yakınlarını kaybetmenin getirdiği psikolojik buhran sonucunda kadına yönelik şiddet olayları da maalesef artış göstermiştir. Vatandaşların psikolojik destek almaktan çekinmesi, psikolojik açıdan iyi olmadığını reddetmesi ise sonrasında daha büyük sorunlara yol açmaktadır. Depremi yaşamış illerde kadın cinayetleri haberleri art arda gelmektedir.  Yaşanan psikolojik sorunlar sonucunda maalesef kadınlar genellikle eşleri tarafından cinayete kurban gitmektedir. Şiddeti önleyebilmenin tek yolu ise psikolojik açıdan sağlıklı bir toplum ve caydırıcı cezalar olacaktır” ifadelerini kullandı.

“Bu sefer kadına şiddet, mobbing başlıyor”

6 Şubat 2023 tarihinde gerçekleşen depremlerden sonra özellikle konteynır kentlerde yaşayan kimi aileler arasında tartışmaların olduğunu ve bu durumun aile içi şiddete kadar uzandığını dile getiren Uzman Psikolog Necmettin Gürsoy, “Kadına şiddet toplumuzda her zaman var. Bu durum toplumumuzun kanayan bir yarasıdır. Bu sorun yıllardan bu yana var. “Bu sorun gittikçe artıyor mu?” sorusu çok anlamlı bir soru. Normalde artmaması gerekiyor, ama maalesef artıyor. Bunun çok fazla nedenleri var. Kadına şiddet olayları toplumsal değerlerin zayıflaması, insan ilişkileri, kadının ekonomik güçsüzlüğünden kaynaklanıyor. Bu konuda çok sebepler sayabiliriz. 6 Şubat depremlerinden sonra Adıyaman’da konteynırları gezdim. Özellikle bu depremden sonra çocuklara ve kadınlara yönelik psikososyal destek alanları çoğu konteynırda var. Sivil toplum kuruluşları, çeşitli kurumlar, Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü, Sağlık Müdürlüğü, Sağlık Bakanlığı gibi kurumların hizmet verdiği çok sayıda yerler var. Bu yerler kadınlara ve çocuklara yöneliktir. Erkeklere yönelik ise bir psikososyal destek yok. İnsanlar konteynırda yirmi metrekarelik bir alanda yaşıyor. Kimi ailelerin dört veya beş çocuğu var. Baba sabahtan akşama kadar çalışıyor. Eve geldiğinde 20 metrekarelik oda içerisinde çocukları, tuvalet, banyo var. Ve babanın gidip soluklanacağı bir yer yok. Adıyaman’ın bir kahve kültürü var. Erkekler boş zamanlarında, akşamları eve geldikten sonra, cumartesi ve pazar günleri kahvehaneye gidiyorlar. Kahvehaneler Adıyaman’da önemli bir yere sahiptir. Bir erkek kahvehaneye giderek zamanını burada geçiriyor. Konteynır kentlerde kahvehaneler yok. Bu konuyu valiliğin, sivil toplum kuruluşlarının toplantısında dile getirerek, “Konteynır kentlerde erkeklere yönelik kahvehanelerin, çay ocaklarının olması gerekiyor. Kıraathane kitap okunan yerdir. Burada hem kitap okunur hem de çay içilir” dedim. Bu toplantıda valide, belediye başkanı da vardı. Bu fikrimi çok desteleyen oldu. Ondan sonra da bu tarzda özellikle çay ocağına izin verildi. Aslında bulunun örnekleri var. 1. Cihan Harbi’nde Çanakkale’den ağır yaralı olarak gelenler için İstanbul’da Eminönü’nde Kızılay çayhaneler açmış. Ve bunu yapmış, onlara çay ikram etmiş. Aslında böyle bir kültürümüz var. Erkelerin bu konuda gidecekleri bir yer yok. Erkekler bir yere gidemedikleri için konteynır kente gelince sorunlarla karşılaşıyor. Bu sefer kadına şiddet, mobbing başlıyor. Bu konuyu bizzat bana iletenler oldu ve sorduğum da aynı yanıtı almıştım. Bu konuyu valilikteki toplantı da dile getirmiştim” dedi.

“Depremden sonra kadına şiddet arttı”

Adıyaman’da yaşanan boşanma davalarının nedenlerine dikkat çeken Uzman Psikolog Necmettin Gürsoy, “Ayrıca adliyeye giderek oradaki görevlilere, “Bu depremden sonra boşanmalar, şiddet arttı mı?” diye sorunca, “Çok arttı” dediler. Hemen arkamızda bir çift vardı. Çift karşılıklı uzlaşarak boşanıyordu. Ve boşanmanın nedeni ise kadın; “Sen depremde birinci çocuğu kurtardın, diğer çocuğuna elini atmadın. Onu kurtarmadın” diye bir söz sarf ediyordu. Sudan sebeplerle hem boşanma oranı artıyor hem de şiddet artıyor. Onun için bu depremden sonra özellikle konteynır kentlerde inanılmaz düzeyde hem şiddet var hem de boşanma oranı arttı. Bu konuyu adliyede bireysel olarak sorduğumda bana bu cevabı verdiler. Hem de bir çiftin boşanma anında konuştuklarına şahit oldum. Bu sebeple bu konu sosyal bir yaramızdır. Özellikle depremden sonra meydana gelen bir krizdir. Bunun herkesin bilmesi ve buna göre hareket etmesi gerekiyor. Özellikle erkeklere çayhane, kıraathane gibi sosyal alan oluşturulmalıdır. Bu konuyu AFAD yetilileriyle de ben konuştum. Bu konuların önlemlerini almak gerekiyor. Depremden sonra kadına şiddet arttı. Bunu hem gözlem hem de istatistik olarak söyle biliriz” diye konuştu.

Haber: Ömer Karakuş

Ömer KarakuşÖmer Karakuş