Tarıma dayalı geçimlerin büyük bir oranın olduğu Adıyaman’da barajlarda ve göletlerde oluşan kuraklık durumu hem vatandaşlar da hem de çiftçiler de kaygı yaşatmaya başlandı. Adıyaman merkeze uzaklığı 12 kilometre olan Çamgazi Barajı’nda suların geri çekilme görüntüsünden sonra yaşanan iklim değişikliğinin yarattığı acı durumun görüntüsü ortaya çıkarırken, ziraat mühendisi Sıddık Şahin, yaşanan acı durumu özetledi.
“Belki de son yüzyılımızı yaşıyoruz”
İklim değişikliği durumunun çok vahim sonuçlarının olduğunu hatırlatan ziraat mühendisi Sıddık Şahin, “Dünyanın oluşumundan itibaren elbette ki iklim değişikliği kendi doğal döngüsü içerisinde çeşitli değişimlere uğramıştır. Örneğin milattan önce Orta Asya’da kuralık oluşmuştur. Bu kuraklık neticesinde kavimlerin göçü gerçekleşmiştir. Ve daha sulak, yaşanıla bilinir alanlara insanlar göç etmiştir. Ama bugün Orta Asya bölgesine baktığımızda her mevsim kar ve buzdan geçilmediği görülmektedir. Yani doğa kendi döngüsü içerisinde yıllar içerisinde çeşitli iklim değişimlerine sebep olmaktadır. Ancak sanayi devriminin başlamasıyla beraber oluşan sera gazları, yani atmosfere karışan karbon ve türevleri başta karbondioksit olmak üzere sera gazlarının oluşmasıyla beraber hava sıcaklığının yani güneşten gelen ışınlarının yeryüzünde kalması, geri dönüşüm yapmaması nedeniyle dünyada çok ciddi sıcaklıklara neden oldu. Dünyada sıcaklığın artmasıyla beraber buzulların erimesi, buharlaşmanın artması ve yer yer iklim dengesizliklerinin oluşmasına neden oldu. Biz bunun adına “Genel ve global anlamda küresel ısınma” diyoruz. Ancak bu durumun sonuçları günümüzde daha da hızlı bir şekilde görülmeye başlandı. Belki de son yüzyılımızı yaşıyoruz. Bu bir felaket tellallığı değildir, bilimsel veriler ışığında öngörülen bir durumdur. Bunun durumun önlenmesi amacıyla çeşitli batı ülkeleri çeşitli konferanslar, açık oturumlar, anlaşmalar düzenledi. Karbon ve türevlerinin sera gazalarının salınımı konusunda sanayi teknolojisinin iklimle doğa ile barışık oluşturulması, aktif hale getirilmesiyle ilgili çeşitli anlaşmalar yapıldı. Ancak dünya devlerinin, gelişmiş dünyanın çelişkilerle dolu çağdaş dediğimiz batının bu anlaşmalara uymadığını görüyoruz” diyerek uyarılarda bulundu.
“Arazilerimiz giderek çoraklaşıyor”
Yaşanan iklim değişikliği nedeniyle Adıyaman’da insanların kaygılı olduğunu vurgulayan Sıddık Şahin; “Biraz önce anlattığım küresel ısınmanın etkileri konusunda kimse demesin ki; “Biz bu durumdan etkilenmeyiz” Adıyaman’daki barajlar bile bu durumdan etkilenmeye başladı. Gördüğünüz gibi arkamda bulunan Çamgazi Barajı’nda her yıl bu zamanlarda doluluk oranı yüzde 70-80’lere ulaşırken bu yıl ne yazık ki bu barajın doluluk oranı yüzde 40’larda kalmış durumda. Bu yağış rejiminin, küresel ısınma nedeniyle azalmasıyla sularımızın, göllerimizin, nehirlerimizin, akarsularımızın, barajlarımızın sularının çekildiğini görüyoruz. Bu durum tarımsal üretimi yüksek oranda etkileyecektir. Önümüzdeki yıllarda bir tarım, üretim krizinin oluşmasına neden olacaktır. Kuraklığın üretimi, bilhassa tarımsal üretimi getirdiği nokta tam anlamıyla bir üretimsizlik sürecine doğru götürmektedir. Arazilerimiz giderek çoraklaşıyor. Arazilerin susuz olması nedeniyle hakim olan ürünler yetiştirilemiyor. İnsanlar köylerinden göçüyor. Bu durumda bizim su ihtiyaçlarımızın, kullanımı ile ilgili çeşitli önlemlerin alınmasının elzem olduğu ortaya çıktı. Görüştüğümüz, konuştuğumuz çiftçilerimizin, üreticilerimizin bu konuda çok ciddi oranda feryat, figan ettiklerini görüyoruz” diye konuştu.
Öte yandan küresel ısınma nedeniyle Çamgazi Barajı’nda doluluk oranının düşmesi nedeniyle baraja atılan şişelerin ve çöplerin kötü görüntüsü ortaya çıkmış oldu.
“Yağmurlar yetersiz yağdı, kuru tarım ile uğraştığımız için çok zor durumdayız”
Adıyaman’da çiftçilik yapan Ramazan Gürbüz isimli çiftçi ise kuraklık sorunun çiftçiler için endişe verici bir durum olduğunu vurgulayarak; “Bu yıl çok zor bir dönem geçiriyoruz. Kuraklığın boyutları çok büyük oranda. Çiftçilik bizim baba mesleğimizdir. 59 yaşındayım, çocukluğumuzdan bu yana çiftçilik yapıyoruz. Şimdiye kadar böyle bir kuraklık görülmedi. Şu anda içinde bulunduğum tarlada ekinimizi Ekim ayının 25’inde ektik, şu andaki durumu görüyorsunuz. Yağmurlar yetersiz yağdı, kuru tarım ile uğraştığımız için çok zor durumdayız. Ne yapacağımızı bizde bilmiyoruz. Onun için bu sorunun gerekli yerlere bildirilmesi için bu konuyu dile getiriyorum. Etrafımız su ile çevrili olduğu halde biz bu sudan faydalanamıyoruz. Çünkü elektrik, mazot çok pahalı olduğu için de sudan faydalanmamız mümkün değil. Kendiliğinden akan sularımız Akpınar bölgesinde yok zaten. Onun için çiftçi olarak çok zor durumdayız” diyerek serzenişte bulundu.
“Bu durum su kıtlığı ve kuraklık nedeniyle ekonomik zorlukları beraberinde getirir”
Adıyaman Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Hidrolik Anabilim Dalı Doç. Dr. Musa Eşit Adıyaman’daki ve çevresindeki kuraklığın ne kadar kritik bir durum olduğunu, bu kuralığın en önemli sebeplerinin neler olduğu ve çözüm önerileri hakkında şu bilgileri aktardı; “Kuraklık ile ilgili tanımlamanın öncelikle yapılması gerekir. Kuraklık, bir bölgedeki yağış miktarının uzun bir süre boyunca normalin altında kalması sonucu ortaya çıkan doğal bir olaydır. Bu durum, su kaynaklarının azalmasına, toprak neminin düşmesine ve bitki örtüsünün zarar görmesine neden olabilir. Kuraklık, genellikle yavaş gelişen ve uzun süren bir süreçtir ve etkileri farklı zamanlarda ve farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Kısa vadede (Birkaç ay) su kaynaklarında azalma ile başlayan süreçte, toprak neminin düşmesi ve bitki örtüsünün zarar görmesi sonucunda tarımsal üretimde verim kayıpları yaşanabilir, bu durum hayvancılık sektöründe yem tedarikinde zorluklara yol açabilir ve nihayetinde su kullanımında çeşitli kısıtlamaların uygulanması gerekebilir. Orta Vadede (Birkaç Yıl) olursa, kuraklığın etkisiyle su kaynaklarının önemli ölçüde azalması ve toprak neminin kritik seviyelere düşmesiyle çölleşme riski artarken, tarım ürünlerinde ve hayvancılıkta büyük verim kayıpları yaşanır. Bu durum su kıtlığı ve kuraklık nedeniyle ekonomik zorlukları beraberinde getirir. Ayrıca susuzluk ve yetersiz beslenme gibi sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olabilir ve nihayetinde insanların yaşadıkları bölgeleri terk ederek göç etmelerine yol açabilir. Kuraklığın etkileri sadece su kaynaklarının azalmasıyla sınırlı kalmayıp, ekonomik alanda tarım ve hayvancılıkta verim kayıpları, işsizlik, gelir düşüşü, gıda fiyatlarında artış ve sanayi üretiminde azalma gibi sonuçlar doğururken, sosyal açıdan göçler, toplumsal huzursuzluk, suç oranlarında artış, sağlık sorunları ve eğitimde aksamalar gibi problemlere yol açabilir, aynı zamanda çevresel boyutta su kaynaklarının tükenmesi, çölleşme, toprak erozyonu, biyoçeşitlilik kaybı ve orman yangınları gibi ciddi tahribatlara neden olabilir.”
“Yağışlardaki azalma ve sıcaklık ile buharlaşmadaki artış eğilimi, su kaynakları üzerinde baskı oluşturarak kuraklık riskini tetiklemektedir”
Doç. Dr. Musa Eşit açılamasının devamında şu bilgilere yer verdi; “Adıyaman ili ve çevresi için yapılan çalışmalarda, yıllık toplam yağışlarda azalan bir eğim tespit edilmiştir. Toplam ortalama sıcaklık ve buharlaşma verilerinde ise artan bir eğilim söz konusudur. Bu iklim verileri dikkate alındığında, en yüksek trendin eğimi buharlaşma verilerinde olduğu saptanmıştır. Sıcaklık ve buharlaşma verilerinde ani değişimin 2006 yılında başlamış olup ve gelecekte daha uzun süre devam edeceği anlamına gelmektedir. Adıyaman ili ve çevresindeki iklim verileri, bölgede kuraklık riskinin arttığını göstermektedir. Yağışlardaki azalma ve sıcaklık ile buharlaşmadaki artış eğilimi, su kaynakları üzerinde baskı oluşturarak kuraklık riskini tetiklemektedir. Özellikle buharlaşma verilerindeki yüksek eğilim, gelecekte kuraklığın daha da şiddetlenebileceğine işaret etmektedir. En önemli sebepler şunlardır; “İklim Değişikliği: Küresel iklim değişikliği, sıcaklık artışlarına ve yağış verilerinde değişikliklere neden olarak kuraklık riskini artırmaktadır. Adıyaman ve çevresinde gözlenen değişiklikler de bu küresel eğilimin bir yansımasıdır. Buharlaşma Artışı: Sıcaklık artışıyla birlikte buharlaşma oranları da artmaktadır. Bu durum, toprak neminin azalmasına ve su kaynaklarının kurumasına yol açarak kuraklığı şiddetlendirmektedir. Yağış Azalması: Yağış miktarlarındaki azalma, su kaynaklarının beslenmesini zorlaştırarak kuraklık riskini artırmaktadır. Adıyaman'daki yağış trendi de bu durumu desteklemektedir.” Çözüm önerileri ise şu şekildedir; “Su Kaynaklarının Sürdürülebilir Yönetimi: Mevcut su kaynaklarının (barajlar, göletler, yeraltı suları vb.) etkin ve sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi gerekmektedir. Su kayıplarının azaltılması, sulama tekniklerinin iyileştirilmesi ve suyun verimli kullanılması önemlidir. Yağmur Suyu Hasadı: Yağmur suyu hasadı teknikleri ile yağmur suları toplanarak sulama ve diğer ihtiyaçlar için kullanılabilir. Bu sayede su kaynakları üzerindeki baskı azaltılabilir. Kuraklığa Dayanıklı Bitki Türleri: Kuraklığa dayanıklı bitki türlerinin tercih edilmesi, tarımsal üretimde su ihtiyacını azaltabilir ve kuraklık riskine karşı direnci artırabilir. Toprak Yönetimi: Toprakların su tutma kapasitesini artırmak için toprak işleme tekniklerinin iyileştirilmesi, organik madde içeriğinin artırılması ve erozyonla mücadele önemlidir. Bilinçlendirme ve Eğitim: Kuraklık konusunda çiftçilerin, halkın ve paydaşların bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi gerekmektedir. Su tasarrufu, suyun verimli kullanımı ve kuraklıkla mücadele yöntemleri hakkında eğitimler düzenlenmelidir. İklim Değişikliği ile Mücadele: İklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için sera gazı emisyonlarının azaltılması, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının artırılması ve enerji verimliliğinin sağlanması gerekmektedir.”
“Kuraklığın neden olduğu su ve gıda kıtlığı, depremzedeler üzerinde stres, kaygı ve umutsuzluk gibi psikolojik sorunlara yol açabilir”
“Kuraklık bu şekilde seyrederse depremzedelerin geçici yaşam alanlarını ne şekilde etkiler?” soruyu yanıtlayan Doç. Dr. Musa Eşit şu bilgilere dikkat çekti; “6 Şubat depremi gibi büyük bir afetin ardından, depremzedelerin geçici yaşam alanları hayati önem taşır. Ancak kuraklığın bu süreçteki etkileri göz ardı edilmemelidir. Kuraklığın şiddetlenmesi durumunda, depremzedelerin geçici yaşam alanlarında karşılaşabileceği bazı sorunlar şunlardır; “Kuraklığın mevcut su kaynaklarını daha da azaltması sonucunda depremzedelerin su ihtiyacını karşılamak zorlaşabilir, yaşanan su kıtlığı nedeniyle hijyen koşullarının kötüleşmesi salgın hastalıkların yayılma riskini artırabilir ve su kaynaklarına erişimde yaşanan zorluklar özellikle yaşlılar, çocuklar ve engelliler gibi hassas grupları olumsuz etkileyebilir. Kuraklığın tarımsal üretimi olumsuz etkilemesi sonucunda gıda fiyatlarında artış ve gıda güvencesizliği yaşanabilirken, depremzedelerin zaten zorlu koşullarda verdikleri yaşam mücadelesinde gıda yetersizliği ek bir sorun olarak ortaya çıkabilir ve bu durum beslenme yetersizliğine bağlı sağlık sorunlarına yol açarak iyileşme sürecini yavaşlatabilir. Kuraklığın neden olduğu su ve gıda kıtlığı, depremzedeler üzerinde stres, kaygı ve umutsuzluk gibi psikolojik sorunlara yol açabilir. Zorlu yaşam koşulları, ruh sağlığını olumsuz etkileyebilir ve travma sonrası stres bozukluğu gibi sorunların ortaya çıkma riskini artırabilir. Kuraklık ve deprem gibi iki büyük afetin bir araya gelmesi durumunda, sorunlar daha da karmaşık hale gelebilir. Bu nedenle, geçici yaşam alanlarının planlanması ve yönetimi sürecinde kuraklık riskinin de dikkate alınması ve gerekli önlemlerin alınması büyük önem taşımaktadır.”
Haber: Ömer Karakuş
