https://www.adiyamandahaber.com/files/uploads/user/85de6a012fcaf7d3bd636c2ec186adb5-1c8ca8defe4d8f67a7c9.jpg
Mahmut Gazi Şimşek

Bu Yılbaşı Kimin?

22-01-2023 01:09 700 kez okundu.

Yılbaşı gelen yılbaşı mı? Yoksa geçen yılın sonu mu? Galiba ikisi de. Öyleyse ne yapmalı? Oturup akıllıca bir hesap çıkarıp “Geçen yıl ne yaptık? Gelecek yıl ne yapacağız?” diye rakamları netleştirerek “Karda mıyız, zararda mıyız?” öğrenmek mi lazım. Ya da zaten karma karışık olan hesap kitabımızın üstüne oturup gel keyfim gel, çal oynasın vur patlasın bir yılın şerefine demek mi lazım? Bütün bu soruların cevapları, hindi kesip yiyerek, sonra da çam ağacının etrafında kadeh tokuşturarak verilemez. Bu bir oyun değil. Hele eğlence hiç değil.

Koskoca bir ömrün sonunda hesaba çekileceğini düşünenler için böyle yapmak bir cinnet ve cinayet halidir esasında. Tabi ahreti düşünen, “Ben Müslümanım” diyenlere sesleniyoruz. Bunlara inanmayanlara sözümüz yok. Ama “Ne var canım! Müslümanlarında eğlenmeye hakkı yok mu?” diyenleri duyar gibiyim. Doğrudur güzel kardeşim, senin de hakkın var. Yalnız “Müslümanım” diyorsan Hıristiyan gibi eğlenemezsin. Senin de sana has eğlencelerin olmalı ki vardır. Kendine çeki düzen verip ararsan çok kolay bulursun.

  Kaldı ki “Bu yılbaşı” diye bilinçsizce kutlanan gün Hıristiyan aleminin bir bayramıdır. (Yortusudur) Hıristiyanlar Hz. İsa’nın (A.S.) 25 Aralık ile 1 Ocak arasında doğduğuna inandıkları için bu haftayı ve özellikle de bu günlere denk gelen yılbaşını da beraber kendi adet ve inancına göre kutluyorlar. Peki, Müslümanlar neyin peşinde ya, Allah korusun seni geçen yılın eksik ve kusurlarla geçmişse, sende buna rağmen kafa tutar gibi kârını zararını düşünmeden “Kalkıp eğleneceğim” dersen bu çok çirkin bir akıbet olur.

  Bakın değerli Müslümanlar, sevgili Peygamberimiz ne buyuruyor? “İki günü bir olan Müslüman zarardadır.” Niye biliyor musunuz? Âlimlerimiz bu konuda çok çarpıcı örnekler vermişler. Şöyle ki “Azizim geçen günü unut, gelecek günü düşünme, asıl bugünü düşün, anı yaşa.” Öyle ki hayata kıymet yükleyen bu bakışı saate değil, bir âna kadar hatta bir nefese kadar indirirler. Neden? Çünkü yüce Rabbimiz bir nefes alıp vermede iki kere hayatını bağışlıyor. Nasıl mı? Nefes alınca idam sehpasına gidiyorsun o istemese o nefesin geri gelmez.

Nefesi verdin, o istemezse geri nefes alamazsın. Onun rızasıyla nefes alıp veriyoruz, bir nefeste iki defa idam sehpasından dönüyoruz. Bir Müslüman bu nimetin hesabını nasıl yapmaz. Efendimiz bir sahabesine soruyor. “Nasıl sabahladın?” O mübarek “Tühessibu-muhasebe ederek” Efendimiz “Neyi düşündün-muhasebe ettin” O mübarek “Acaba mü’min mi yoksa kâfir mi sabahladım? Onu düşündüm Ya Resulüllah” diye cevap veriyor. Müslümanlar için hayat ölçüleri bunlar.  Bir de işin itikadi yönü var. Mütedeyyin insanlar ne haliyle ne diliyle başka inançlara sahip insanlara uyar.

Onları taklit edemez. Asla başkasına benzeyemez. Çünkü yine Efendimiz (S.A.V.) “Kim hangi topluluğa benzerse o onlardandır.” buyuruyor. Bunun için Hz. Ebubekir’in yaşlı babası Müslüman olunca hemen Efendimiz “Onun sakallarını boyayın” buyuruyor. Sebebi “Beyaz sakallı müşriklere benzemesin” diye. Peki, her konuda böyle mi? Hayır. İman, ibadet ve ahlak konusu hariç bilim, teknoloji ve benzeri konularda sınırsız serbestlik var. Çünkü “İlim Müslümanların yitik malıdır”

Bütün bu ölçülere dikkat etmezsek bu hal toplum olarak bizi çok büyük buhranlara sürükleyecektir.  Nitekim bu sıkıntıları yaşıyoruz bile. Çocuklarımızın isimleri “Melisa, Alara” olabiliyor mesela. Dahası çarşı pazarda yabancı isimler verilen iş yerlerinin tabelalarından geçilmiyor. Bu çok ciddi bir problem değil mi? Hem dini hem kültürel erozyona yol açmıyor mu sizce? Ne dersiniz?

mahmutgazisimsek@hotmail.com

 

 

 

 

 

 

Neler Söylendi?