Modern İnsan Prototipi ve Kaçınılmaz Sonu: Yalnızlık

Av. Hasan Akgün

14-01-2023 23:41

Bugün “Modern insan” prototipine baktığımızda, günlük olağan yaşantısında hiçbir değişiklik yapmadan, determinist bir hayat sürdürdüğünün bütün emarelerini görürsünüz. “Modern insanın” taşıdığı en büyük sorun; yaşayacağı her yeni günün başlangıcında, bulunacağı her yeni eyleminde, yapacağı her yeni davranışında özgür olmadığı, aşkın bir güç veya bilinmeyen bir irade tarafından daha önceden planlananı yaşadığı, bunun dışına çıkamadığı ve adeta kendisi için programlanmış bir hayat yaşadığı hissinden kurtulamamasıdır.

Modern insan benzer olanlar arasında hoşlandığı bir şeyi seçmesi, onu beğenmesi, birini diğerine tercih etmesi, bir şeyleri benimsemesi veya beğenmediği bir şeye itiraz etmesi, hoş görmediklerini reddetmesi, doğru olmayanı yalanlaması, hatta bunu birkaç adım daha ileri götürürsek güven duygusu içinde inandığı “dine” ve onun ortaya koyduğu şartlar ve prensiplerine “iman etmesi” veyahut da inkâr etmesi gibi insani özelliklerini daha doğrusu Allah’ın bahşettiği cüz-i iradesini dahi kullanamaması zamanla iç dünyasında kontrolü güç bir ıstıraba dönüşür.

Determinizmde insanın önüne sunulan şeyler ya tümüyle reddedilmesi ya da tümüyle kabul edilmesi şartıyla vardır. Determinizm insana fazla bir tercih hakkı tanımaz, mesela yaşadığı kültüre ait olmayan kelimelerle, anlamsız sözlerle bestelenmiş bir şarkıyı sırf tınılarındaki hoşluktan dolayı bıkkınlık duyana kadar (terennüm ederek) aylarca dinlemek zorunda bırakır. İnsan sevmediği bir elbiseyi veya takı ya da aksesuarları kendine toplumsal seçkinlik sağladığı için giymek ve onu üzerinde taşıma hissinden yakasını bir türlü kurtulamaz.

Acaba, bütün bunlar modern insanın bilinç altında nükseden bir hastalığın habercisi olabilir mi? İnancından, kültüründen ve ideallerinden uzaklaşan insan; saldırganlık, doyumsuzluk, saplantı, intihar, ümitsizlik, hayal kırıklıkları, beklentilerin boş çıkması, kalabalıklar içinde kayboluş, çözümsüzlük hissinin verdiği çaresizlik, yetenek ve çaba gerektiren bir şeyleri başaramayacağı duygusuna kapıldığı andaki yaşadığı yetersizlik duygusu, şehirli insanı kendi sınırlarından daha kolay olan bir alana kaymasına, bireysel özgürlük veya “Bireysel tercih” diye adlandıracağı bir alana “Yalnızlığa” doğru sürükler kendini.

Toplumun giderek yaşlanması; yakınlarını ve sevdiklerini kaybedenlerin duyduğu derin teessür, etrafında konuşacağı, tecrübelerini, düşüncelerini, anı ve hatıralarını paylaşacak kimselerin kalmaması duygusuyla baş edememe vb… modern hayatın üzücü bir sonucu olarak bugün sıklıkla karşılaştığımız “yalnızlığa” doğru hızla yol alıyor. Filozof Schopenhauer “yalnızlığı” aristokratça bir duygu olarak kabul etse de insanların giderek yalnızlığı tercih etmesi inanç ve iman noksanlığının ta kendisidir.  Hemen hemen bütün acılar, üzüntüler, duyulan teessürler, huzur, mutluluk, sevinç gibi duygular insanların toplum içinde yaşamalarından ve etkileşimlerinden kaynaklanmaktadır.

Mutluluğun püf noktası ve temel şartı kişinin toplum içinde gereksiz kalabalıklara ihtiyaç duymayacak kadar inanç, irade ve imanı yüreğinde taşıması ve bunları iç dünyasında daima dinamik tutması ile mümkün olacaktır.  İnsan maddi ve manevi boyutuyla vardır.  Bu iki boyuttan veyahut da hayatını tanzim eden bu iki olgudan birini reddeden (modern veya gelenekçi olsun) insan tıpkı kanadı kırılan bir kuş gibi kendi iç dünyasında sürünmeye ve yalnız kalmaya mahkûmdur. 

hasanakgun_1907@hotmail.com

 

 

DİĞER YAZILARI Sevdamız ve Sılamız Adıyaman’a Kimler Hizmet Ediyor... 01-01-1970 03:00 Şehirli Adam Prototipi (Yalnızlık) 01-01-1970 03:00 Kaliteli Ve Nitelikli Eğitim Terörü De Bitirir.. 01-01-1970 03:00 Tarımda Son 18 Yılda Ne Oldu?-4 01-01-1970 03:00 Tarımda Son 18 Yılda Ne Oldu?-3 01-01-1970 03:00 Tarımda Son 18 Yılda Ne Oldu?-2 01-01-1970 03:00 Tarımda Son 18 Yılda Ne Oldu?-1 01-01-1970 03:00