Kobilerimizi Ortak Projelerde Birleştirelim

Mehmet Emin Danış

07-01-2023 23:08

Gururla yayınladıkları reklamda diyor ki; “Bu dükkânda bir zamanlar mutfak eşyaları yapan gençler vardı, nereye gitti?” falan ve ardından hiçbir insanın görünmediği, sadece robotların çalıştığı fabrikanın görüntüsünü “iftiharla” sunuyorlar.

Ne kadar korkunç değil mi, işsizlik gırtlağa dayanmış, birden fazla lisans diploması bulunan gençler kara kara düşünüyor ve biz robotların çalıştığı fabrikalarla iftihar ediyoruz. Onlar korkmaz ama ben geleceğimizden korkuyorum ve endişe ediyorum.

Öncelikle “Allah gençlerimizin yardımcısı olsun” diyorum. Malum işsizlik yüzde 10’lardan aşağıya inmiyor ki, resmi kurumların ifade ettiği bu yüzdelik oranı muhalefet partileri kabul etmiyor. Doğrusunu isterseniz bence de bu rakam açıklananın çok çok üzerinde.

Nitekim, TBMM Başkanlık Divanı Üyesi ve CHP Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere, Adıyaman’da açılan 41 kişilik temizlik görevlisi kadrosuna (3.949’u üniversite mezunu) 18.552, 26 kişilik güvenlik görevlisi kadrosuna (949’u üniversite mezunu) 2.462 olmak üzere 21.014 kişinin başvuru yaptığını açıkladı. (Ki, “Nasılsa beni almazlar, liste önceden bellidir” diyerek başvurmayanların olduğu da biliniyor.)

Bana göre herhangi bir mesleki dalda eğitim aldığı halde o alanda iş bulamayıp, başka bir (tali) iş dalında, gerçek mesleğinde kazanması gereken ücretin çok çok altında çalışmak zorunda kalan kişi işsizdir ve maalesef ülkemizde çalışabilir durumdaki insanların büyük çoğunluğu bu durumda.

Mühendislik fakültesini bitirmiş ama iş bulamadığı için tekstil fabrikasında, lokantada, cafede çalışan kişi “Ben iş buldum” demez, “Ben iş bulana kadar mecburen burada çalışıyorum” der, onun işvereni de “Bu kişi benim işçimdir” diyemez, o gence “Her an işten çıkması muhtemel bir kişi” değeri verir; çalışanın da çalıştıranın da “kesin iş” ifadesi kullanmadığı durumda “Bir kişi daha işsizlikten kurtulmuş” diyemeyiz.

Konuyu politik bir tartışmaya kurban etmeden değerlendiren herkesin bu gerçekte birleşeceğini düşünüyorum. Gelelim işin “kısmi” çözümü noktasındaki görüş ve önerime. Örneğin, Adıyaman’da Marangozlar ve Mobilyacılar Sitesi ve Küçük Sanayi Sitesi’nde çalışıyor gibi görülen onlarca kişi de onların çalıştıranı da beklentilerine ulaşabilmiş değiller.

Yani KOBİ’lerimizin neredeyse tamamı ne kendilerinin ne de ülkemizin ekonomisine hedeflenen faydayı veremiyor. Örneğin yüzlerce torna makinesi potansiyelinin çok altında üretim yapıyor. Acaba Adıyaman Sanayi Geliştirme Merkezi (ASGEM) gibi sanayi geliştirmek üzere oluşturulan kurumların öncülüğünde bu KOBİ’leri bir araya getiremez miyiz?

Oluşturulacak bir birlik veya kooperatif bünyesinde hedeflenen pazarda rekabete ortaklaşa girilemez mi? Mesela makine, motor gibi çok parçalı ürünlerin contası, kablosu, vida veya cıvatasının üretim işi topluca alınıp bu ortaklıktaki işletmelerimize paylaştırılıp sonra da tek çatı altında üretilmiş gibi alıcıya sunulamaz mı?

“Uygularsanız Formül Basit...”

Ortadoğu’nun, dolayısıyla dünyanın en bakir ve verimli topraklarının Türkiye’de olduğunu bilmeyen yoktur; varsa da son günlerde pıtırcık gibi türeyen sosyal medyanın bazı aptal fenomenleridir. (Ki onlar da bilir ama salak görünmek ve tuhaf davranmakla para kazandıkları için bilmiyor gibi rol yaparlar.)

Bundan 40-50 yıl öncesine kadar ülkemizi besleyen, arttığı için zaman zaman afete maruz kalan bazı ülkelere yardım olarak gönderdiğimiz tarımsal ve hayvansal ürünlerimizi şimdi sadece hatıralarımız arasında anıyoruz. Bu güzelim cennetteki yeraltı zenginliklerimizin değerini ansiklopedilere sığdıramıyorken yer üstü varlığımız düşman çatlatıyor.

Evet, şu son yıllarda iflasın eşiğine gelmiş; evinde tüketeceği sebze, meyve, süt, yoğurt, yumurtayı bile ucu holdinglere dayanan marketlerden temin eden çiftçilerimize rağmen dünyada halen kıskanılan bir tarım ve hayvancılık sektörümüz var. Evet, son 25-30 yıldır adeta “Ekmeyin” diye teşvik edilen ve teşviklerle ellerindeki stokları tüketilen, bu arada çoğunluğu İsrail kaynaklı (Genetiğiyle oynanmış ve ikinci ürünü vermeyen) tohumlara mahkûm edilmiş çiftçilerimize rağmen güçlü bir tarım ve hayvancılık sektörümüz var.

Yani herkes biliyor ki “Ya Hû” dediğimiz anda “Ayağa kalkmış” dev bir ülke oluruz. Politik muhalefet ayaklarına bu konuda yapılan gayretli çalışmaları da inkâr etmeden söylüyorum; formül çok basit. Yapılacak şey sadece ne, biliyor musunuz? “Modern tarım” diye bize dayatılan ve yutturulan söylem ve eylemleri yerle bir etmek. Samimi ve içte bir “seferberlik çağrısı” yapıp kahraman çiftçilerimize “Siz isteyin biz verelim, yeter ki samimi ve dürüst olun” diye seslenmek.

Her alanda gerçekten ve samimi teşvikler vererek sektörün borçlarını bitirmesine yardımcı olmak. Tarlaların ihtiyaç duyduğu dönemler nadasa bırakılmasını sağlamak, hasat sonrası anız yakılmasını önlemek, kimyasal gübre ve ilaçlamaya karşı programlı bir çalışma başlatmak. Zirai değerlerimizi yok etmeye çalışan turist kisvesi altındaki ajanları ve onlara satılmış hainleri sıkı takibe alıp, sert tedbirler ve yaptırımlarla önlemek.

m.emindanis@hotmail.com

 

 

DİĞER YAZILARI Öyle Bir Zaman Ki, Düşman Başına... 01-01-1970 03:00 İş Ahlakında Geldiğimiz Duruma Bakın! 01-01-1970 03:00 Belediyeler Milli Kalkınmanın Temeli Olmalıdır! 01-01-1970 03:00 Sumak Tadında Adıyaman’da Biz Hep Uzağa Bakarız 01-01-1970 03:00 2023 Seçiminin Bir Başka Önemi... 01-01-1970 03:00