“Merhaba” diyerek başlarken söze, bu yazımda buruk bir lezzet sunacağımı peşinen belirtmek isterim. Sumak lezzeti gibidir Adıyaman'ımda yaşamak. Fazlasını tadamazsın, azıyla da yetinmek olmaz, hani derler ya; “Ne senle yaşanıyor ne sensiz olunuyor” Size Adıyaman’ımı anlatmak istiyorum. Taşı-toprağı tarih, turizm, ekonomik değerler yüklü: yoksulluğun, anlaşılamamanın, sahipsizliğin başkentidir, Adıyaman.
“Hangi konuda araştırma yapsanız, çok değil birkaç adımda karşınıza Adıyaman çıkar” desem hiç abartmış olmam. Şöyle ki; “Tarih” deyin bana, size Commagene Krallığının başkenti Nemrut’tan başlarım, (anlatmaya), 150’den fazla tarihi yerden geçip Gaziantep’i dünyaya tanıtan Zeugma mozaiğini de yapan ustaların yaşadığı Perre Antik Kentinde ayran ikram ederim.
“Turizm” hakeza; meşhur heykelleri ve 2100 metre yükseklikten izlenen Mezopotamya manzarasındaki ihtişamıyla “Gelin görün” diye haykıran dünyanın 8. harikası olarak tescilli ve Altın Elma ödüllü Nemrut Dağı harabeleri, Türkiye’deki iki sahabeden biri olan Hz. Safvan’ın mekanı, dünyanın dördüncü baraj gölü olan Atatürk Barajı gölü sahiliyle, Çelikhan’ın yüzen adalarıyla, taa M.Ö. 40 bin yıllarına kadar uzanan geçmişe sahip Palanlı Mağarasındaki resimleriyle değerlendirilmeyi beklerken, neredeyse her gün yeni bir keşifle gün yüzüne çıkan hazineleri turizm için haykırıyor!..
Daha iki ay önce, Kâhta ilçesi Belören köyünün yaklaşık olarak 8 km. doğusunda Atatürk Barajı Gölü’nün kıyısında bulunan 15 metre yükseklikteki dik bir yamaçta baraj sularının çekilmesiyle birlikte Paleolitik Döneme ait kaya resimleri ortaya çıktı, sözü uzatmaya gerek mi var. Sualtı dalış turizmine açılmak için “Yetkililerden olur” bekleyen dünyanın ilk yerleşim yerlerinden birisi olan tarihi Samsat ilçesi sular altında sessizce beklerken, yüzlerce yıldır "Fırat akıyor, Türkler bakıyor" diyenleri yalancı çıkarmadık.
Düşünsenize daha geçenlerde bazı yabancı bilim adamları Adıyaman'dan endemik bitki ve böcek çalarken yakalandı. 610 bin nüfusa sahiptir ama onun onlarca katı gariban da gurbette, ekmek peşinde koşturur durur. Ben “Petrolüyle 80’lerin gözdesi olan bu kentin bakır, mermer, kalsit hatta iddiaya göre bor madenleri bile var ama ülkenin bütün tarımsal ürünlerini bizim ırgatlar toplar” diyorum, ötesini siz anlayın. Bestekâr Aziz Çelik, boşuna mı “Oy aman, burası Adıyaman” deyip dinleyeni ağlattı, sanırsınız.
En iyisi buyurun gelin, kendiniz gezin, kendiniz görün. Sumak tadında anınız olsun. Beş-on gün zaman ayırın; Gölbaşı Gölünde “Peygamber Üzümü” yiyerek başlayın, Besni'de bir gün onlarca eser gezin, Sugözü’nde “Teneke Tavayla” öğle yemeği ardından, Tut ilçemizde yayla çıkıp paraşütle atlayın. Akşam Çanakçı'da dinlenip merkeze geçin. Sırada Çelikhan var elbet, yüzer adalardan sonra balık lezzetinin zevkini alıp birilerinin yok etme konusunda hüküm verdiği Çelikhan tütününe dokunun derim.
Samsat’ta Sahabe’ye Fatiha sunup, Cendere Vadisinde demli bir çay ardından Sincik’ten bal alırken ciğerlerinize gerçek hava depolayın, yayla havasında bazlama-ayran zevkine varın. Bir gün ise mutlaka Nemrut Turunun olsun; dünya harikası eserlerin yanında güneşin doğuşunu dans ederek beklerken, batışında kare kare hatıra arşivleyin. Biriniz “tarih, doğa, sağlık, lezzet mi?” dedi, o halde Gerger’siz gezi mi olur? Kahta Ebu Sadık Parkında mola da verin. Adıyaman'ın halk oyunlarında dünya birincisi olduğunu size söylemiş miydim?
Ya her ilçesinde ayrı bir lehçe konuştuğumuzu? Ya, her seçim iktidarı belirlediğimiz halde işsizlikten kıvrandığımızı söyledim mi, yarınlara karamsar bakan gözlerimizden bahsettim mi? Biz hep uzağa bakarız, Sumak tadında Adıyaman’da. “Oy aman aman, sana kurban, Adıyaman..”
m.emindanis@hotmail.com