Bugünlerde okuduğum bir köşe yazısı, zihnimi adeta bir şimşek gibi aydınlattı. "Kişi vardır makamı onurlandırır; Kişi var makamla onurlanır..." Bu cümle, sadece bir söz değil, hayatın ta kendisi aslında. Özellikle günümüz dünyasında, kimin neye gerçekten değer verdiğini sorgulatan, makamların gelip geçiciliğini ve varlığımızın kalıcılığını bir kez daha yüzümüze vuran bir gerçek.
Yazarın, fillerin yüzyıllık hafızalarından şempanzelerin anlık zekasına kadar verdiği örnekler, yetkinliklerin çeşitliliğini çok güzel anlatıyor. Kimimiz "tecrübe" ile uzun yollar kat ederiz, kimimiz ise "hız" ile anlık fırsatları yakalarız. Evet, çağımız hız çağı. Ama bazen bu hız, asıl değerleri, tecrübenin ve birikimin kıymetini gölgeliyor gibi. "Quick win"ler cazip gelebilir ama kalıcı başarı, uzun mesafeler ancak sağlam bir birikimle elde edilir. İşte bu noktada, o köşe yazısındaki 'kalıcı kazanım' vurgusu çok kritik.
Ancak yazının beni en derinden etkileyen kısmı, makamın perdesinin kalktığında ortaya çıkan acı gerçekti. Yazarın bahsettiği o büyüğün yaşadığı durum… Makamdayken etrafında pervane olanların, emekli olunca yüzüne bile bakmaması. Ve o acı ama gerçek cümle: "Bunca iltifat bana değil, koltuğaymış." Bu sözü okuduğumda içim sızladı, çünkü hayatın birçok alanında bunun sayısız örneğini görüyoruz. Bu, aynı zamanda bize bir ayna tutuyor: Biz kimiz, neyin peşindeyiz?
İşte tam da bu yüzden, benim için asıl mesele, makamı onurlandırmak. Yani o koltuğa oturduğumuzda, sırtımızı yasladığımız o unvanın bize kattıklarından çok, bizim o unvana, o kuruma, o topluma ne kattığımızla ilgilenmek. Üretmek, katma değer sağlamak, fark yaratmak… Makamın gücüyle değil, kendi içsel gücümüzle, bilgi birikimimizle, karakterimizle var olmak.
Özellikle bizler, yeni nesiller olarak bu bilince çok daha fazla sahip olmalıyız. Makamlar geçicidir, bugün varsın yarın yoksun. Ama sen, yani o makama kattığın iz, bıraktığın eserler, dokunduğun hayatlar, işte bunlar kalıcıdır. İşini yaparken sadece bir görev listesini tamamlamak gibi görme. Değer kat, düşün, sorgula, geliştir. Kendini sürekli yenile, çünkü yarın seni makamın değil, senin ortaya koyduğun değerler tanımlayacak.
Makamlar bir gün biter, unvanlar tozlu raflarda yerini alır. Ama geriye, o koltuğa oturduğumuzda ne bıraktığımız kalır. Yaptığımız işlerdeki imzamız, dokunduğumuz hayatlar, yükselttiğimiz değerler... İşte asıl mirasımız bunlardır. Unutmayalım ki, bizi makamlarımız değil, makamlarımızı onurlandıran "biz" yaparız. Ve bu, bizden sonra da nesilden nesile aktarılacak gerçek bir değer manifestosudur.
ahmetcan.gunes@outlook.com.tr