Günümüz dünyasında, gün olmuyor ki; teknolojik manada önemli bir gelişme yaşanmasın. Günbegün değişimler ve devamlı yenilikler meydana geliyor.
Çağımızda, insanlık âleminin sürekli yeni buluşlara meyletmesi, keza teknolojinin farklı yöntemleriyle tanışıyor olması, beraberinde yaşamı da kolaylaştırıyor.
İnancımızın, “iki günü eşit olan ziyandadır” öğretisini göz önünde bulundurduğumuzda da değişimin ne denli mühim olduğunu anlıyoruz.
21. yüzyıl dünyasında yakalanmış olan en önemli buluş ve değişimlerin başında şüphesiz ki bilgisayar, internet, cep telefonu vb. teknolojik gelişmeler gelmektedir.
Söz konusu teknolojiyi, Batı âlemi doğru, mantıklı ve yerinde kullanıyor. Lakin bizim toplumumuz için bunu söylemek mümkün değil.
Teknolojinin hep olumsuzluklarına meylediyor, toplumumuzca tasvip edilmeyen yönünü şiar ediniyoruz. Çok yazık.
Mesela hepimizin elinde bir cep telefonu var/olmalıdır da. Buna kimsenin itirazı olamaz: Telefon, ulaşım dünyasının olmazsa olmazlarındandır çünkü.
Lakin cep telefonu icat edildiği günden bu yana, bir an olsun elimizden düşürdüğümüz olmuyor.
O kadar müptelası olmuşuz ki; inancımızın telkin etmiş olduğu Sıla-i rahim kültürünü yok etmişiz.
Sosyal ilişkilerimizi bitirmiş, konu-komşuyla irtibatımızı kesmiş, eş-dost, akraba, arkadaş ne varsa hepsini unutmuş, tüm zamanımızı telefona endekslemişiz.
Geçtiğimiz günlerde gazete sayfalarının birinci sayfasında şöyle bir haber vardı: “Adıyaman’da, yolun karşısına geçmeye çalışırken uğraştığı telefona dalan bir kadın, otomobilin çarpması sonucu yaralandı.”
Anlayacağınız, toplum olarak o denli telefon bağımlısı olmuşuz ki; çevremizi ve sosyal ilişkilerimizi bitirmenin yanı sıra, trafiğin yoğun aktığı arterlerde bile başımızı cihazdan çıkarmıyor, hayatımızı tehlikeye atıyoruz.
Telefonların kullanım işlevi bu değil/bu olmamalı. Telefonkolikleşmiş pürmelal ahvalimiz falso veriyor gayrı.
İvedilikle kendimize gelmeli, özümüze dönmeliyiz. Aksi halde sonumuzun nereye varacağı muamma.
Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…