Felsefe tarihine baktığımızda felsefe sürekli olarak insanın kendi varlığını, eşyanın tabiatı, doğanın özü, siyasetin kaynağı gibi birçok konuyu sorgulayarak günümüze kadar belli evrelerden geçerek varlığını devam ettirebilmiştir. Felsefenin günümüze kadar üzerinde durduğu en önemli konulardan biri de insanın varoluş sorunudur.
Varoluş sorunu gerek ilkçağda gerek orta çağ ve modern çağda birçok filozof tarafından ele alınmıştır. İnsanın varoluş problemi sadece felsefecileri değil düşünen her özne için önemli bir sorundur. Çünkü düşünen özne olarak insan bu evrendeki konumunu varoluş gayesini irdeleyerek kendi özünü bulmaya çalışacaktır. İnsan evrende kendini bilip bulduğundan beri içinde bulunduğu boşluktan kurtulmak için varlık nedenini öğrenmeye çalışmıştır.
İnsanı özü itibariyle ele alan varoluş felsefesi kavram olarak 1930’lu yılların bunalım döneminde ortaya çıkmıştır. Birinci dünya savaşının getirdiği politik, ahlaki, kültürel yıkım karşısında insan kendini var olma nedenini sorgulamaya başlamıştır. Savaş, kriz gibi insanlık tarihinde yer alan kritik dönemlerde insanlık varoluşunu sorgulamaya çalışır.
Günümüz dünyasında özellikle son yıllarda insanlık büyük bir ahlaki ve sosyal çürüme ile karşı karşıyadır. İnsanın giderek toplumdan uzaklaştığı hatta insanın kendinden bile uzaklaştığı bu son yıllarda insanlığın kendini, varoluş nedenini sorgulaması gerekir. İnsanlığın içinde bulunduğumuz bu derin ahlaki kriz ve yozlaşma içinden ancak yeni bir varoluş sorgulaması yaparak evrendeki var olma nedenini bilerek bu derin çöküntüden kurtulacaktır.
alivesek34@gmail.com