Beyt, Arapça “Ev” anlamında olup, “Beytü`l-Mâl" mal evi, hazine yani “Hazine Evi” demektir. Gerek İslam tarihinde gerekse diğer Müslüman Türk devletlerinde devlet hazinesi ve maliye dairesine “Beytü`l-Mâl” adı verilmiştir. Beytü`l-Mâl tabiri ile hem devletin maliye işlerinin idare edildiği bina veya merkez hem de devlet hazinesi kastedilmektedir.
624 yılındaki Bedir Savaş’ından sonra Hz. Muhammed’den (A.S’dan) itibaren pratik hayatta maddi kazanımların hak ölçüsü esas alınarak sonraki dönemlerde özellikle Hz. Ömer döneminden itibaren belirgin bir şekilde kurumsal bir yapıya bürünmesiyle Beytü`l-Mal devletin hazinesi şekline dönüşmüştür.
Kur’an-ı Kerim’de: “Allah’ın (başka) beldeler halkından alıp Resulüne fey” olarak verdikleri, Allah’a, peygambere, yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir; (servet) “İçinizden sadece zenginler arasında dönüp dolaşan bir şey olmasın” diye böyle hükmedilmiştir. Peygamber size ne vermişse onu alın ve size neyi yasaklamışsa ondan kaçının.
Allah’a karşı saygısızlık etmekten sakının. Kuşkusuz Allah cezalandırmada çok çetindir. (Haşr/7). (Bu gelirler) Allah’ın lütuf ve rızasının peşine düşerek Allah’a ve Resulüne yardım ederlerken yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılmış olan yoksul muhacirlerin hakkıdır. İşte onlar dosdoğru kimselerdir. (Haşr / 8) İşte ifade edilen bu ayet-i kerimeler kıyamete kadar gelecek bütün Müslümanlara hitap etmektedir.
Bu ganimetten, gelirlerden tüyü bitmemiş yetimlerin de hakkı vardır ve bu hakkı gözetmek, muhafaza etmek gerekmektedir. Peygamberimiz (A.S), ölüm döşeğinde; Beytü’l Mal’den maaş almak istemediğini, Müslümanların hazinesini genişletmeyi çok arzu ettiğini ve o zamana kadar hazineden aldığı toplam miktar karşılığında, filan yerdeki tarlasının hazineye verilmesini, kendisine tahsis edilen köle, deve ve elbisenin de vefat ettiği zaman Hz. Ömer’e teslim edilmesini vasiyet etmiş ve bu vasiyet yerine getirilmişti.
(Diyanet Yay.: Riyazü’s- Salihin c.5 / 419) Peygamber Efendimiz, Beytü’l Mal’in ehli olmayan kimselerce kullanması neticesini, hadis-i şeriflerinde şöyle haber verirler: “Şüphesiz ki, haksız olarak Allah’ın malını kullanan kimseler, kıyamet gününde cehennemi hak ederler.” (Diyanet Yay.: Riyazü’s- Salihin c.2 / 174) Abdurrahman Bin Avf, Hz. Ömer halife iken ziyaretine gelmişti.
Selam verip oturdu. Hz. Ömer (R.A) kendisiyle hiç meşgul olmuyor, hatta selamını bile almıyordu. Avf, hayretle beklerken, Hz. Ömer işini bitirince, Beytül Mal’e ait olan mumu söndürüp, kendi şahsına ait olan mumu yaktıktan sonra “Ve Aleykümüs-selam” deyip selamını aldı. Allah ve Resulünün emir ve tavsiyelerine harfiyen uymaya dikkat eden Ashab-ı Kiram, Beytü’l Mal hususunda da kıyamete kadar gelecek Müslümanlar için hassas bir örneklik göstermişlerdir.
Devam edecek
nihatagir002@gmail.com