Günün farklı saatlerinde, zırt pırt kapı zili çalıyor.
Her açtığımda, ısmarlanmış farklı hazır yiyecekler getiren kuryelerle karşı karşıya kalıyorum.
Özellikle başta gençler olmak üzere, evde kimse yemek yapmıyor, yemek yemiyor.
Hele karı-koca çalışanlar, hiç yemek yapma derdine, zahmetine girmiyorlar.
Sanki bedavaymış gibi, sürekli ısmarlama fes fut yiyecekler ısmarlıyorlar.
Anne (ev) yemekleri unutuldu, tabiri caizse rafa kaldırıldı.
Nasıl olsa marketlerde hazır yiyecekler var ya, yapılan reklamlar da işin cabası.
İçerisinde ne olduğu, neyden yapıldığı, GDO değiştirilmiş, çeşitli organizmalardan oluşan sözde yeni nesil yiyeceklermiş.
Pehhh!
Gençler, bilmesi gerekenleri bilmiyor, bilmemesi gerekenleri en ince noktasına kadar ezberlemişler/ezberliyorlar.
Evde sarma dolma mı var, hemen çocuklar burun kıvırıyorlar, doğruca dışarıya fırlıyorlar ya da hazır siparişlerde bulunuyorlar.
Yemek yapmadan evlenen gençler, artık yemek yapmayı unutmuşlar/unutuyorlar.
Yedikleri hazır, ne olduğu belirsiz yiyecek ve içeceklerle ya obez oluyorlar ya da zayıflıyorlar.
Yakalandıkları isimsiz, asılsız, dermansız hastalıklar da işin cabası.
İçinde ne olduğu bilinmeyen sağlıksız içecekler, zevkle içiyorlar.
Ayran, pekmez, ev yapımı sirkeye, “o da ne!” diyerek burun kıvırıyorlar.
Bazı yiyeceklerin adı değişik olunca, balıklama atlıyorlar.
Kaygana mı, omlet mi?
Salça mı, ketçap mı?
Pekmez mi, kola mı?
Kahve mi, mokka mı?
Haside, Cemile, Erişte, Çılbır, Şillik, Akıtma, Katıklı aş, Kömbe, Mıhlama, Çullama, Çalma, Ekşi, Yahni, Kollitik, Buğday Çorbası, Panik, Bazlama, Katmer, ev çörekleri gibi daha saymakla bitmeyen daha niceleri var.
Yok, illa ki adları yabancı olacak, illa ki pahalı olacak ve ceplerinden paracıklar çıkacak, çıkacak ki rahat edecekler, nefisleri tatmin olacak, gururları okşanacak.
Avrupa’nın o pis içecek ve yiyeceklerini alacaklar ve milli, doğal yiyecek ve içeceklerimizden bihaber olacaklar, yemeyecekler, yiyeni de yadırgayacaklar.
Anlaşılan bu gidişle doğal, sağlıklı ve özümüze has olan yiyecek ve içeceklerimiz tarih olacak, yok olup gidecek.
Sazan gibi atlanılan o genetiği değiştirilmiş yiyecek ve içeceklerle, görüntülü medyada ki o şaşalı, cicili bicili reklamlarla, biz de değiştirip kendilerine benzetmişler de haberimiz yok.
Sonra da “yok hasta olduk, yok dermansız derde düştük, yok insan ömrü azaldı, yok sağlıksız besleniyoruz?” diyeceğiz.
Pes doğrusu!
Abur cubur yemeyle, ayakta atıştırma ve atıştırmalıklarla, “yemek alışkanlığımız ve kültürümüz değişti” diyerek şikâyet ediyoruz.
Hangi yemek kültürü ve yeme-içme alışkanlığından bahsediyorsunuz siz, bence hiç ama hiç şikâyet etmeyin/etmeyelim.
kbaydak61-artan@hotmail.com