1973 yılında başrollerinde Hülya Koçyiğit’inde yer aldığı “Gelin” adlı filmde Yozgat’tan İstanbul’a gelen kalabalık bir ailenin şehirdeki yabancılaşması ve alışma süreci anlatılır. Bu filmde Meryem karakterinin feodal geleneklerden kurtulması ve ekonomik özgürlüğe kavuşması bu feodal yapı içerisinde eşini de yanına çekerek özgürlüğe beraber yol almaları konu edinir.
Bu köşemize “Gelin” adlı bu filmin konusu ile başlamamızın sebebi filmin içerisinde Meryem karakterinin feodal yapı nedeni ile kendisine sunulmuş dar bir hareket alanı içinde dünya meşakkatine dalmış aile reisi ve fertlerinin dikkatini hasta olan çocuğuna bir türlü çekememesi ve bunun neticesinde bir Kurban Bayramı sabahı çocuğun oyun oynamak isterken düşüp ölmesi beni derinden etkilemiştir. Bu sahnenin devamında Meryem karakteri evin bahçesinde kurban edilmek üzere bağlı olan hayvanı Salıverir ve feodal olan aile reisine hitaben “Kurbanın mübarek olsun ağa babası, kurbanın helal olsun” der. Meryem karakterinin aile reisine göstermek istediği şey aile reisinin içine düştüğü dünya hayatının meşakkatinin onun gerçekleri görmesini engellediği bunun sonucunda kendi canından birini kurban verdiğini ve yeni bir kurbanının kesilmesinin gerekmediğidir.
İşte biz Müslümanların hali filmdeki feodal yapı sahibi aile reisinin ve fertlerinin içinde bulunduğu hal gibidir. Dünya hayatının çekiciliği ve dünyanın zevklerine olan düşkünlüğümüz nedeni ile yanı başımızda Gazzeli çocuklar oyun oynamak isterken bir Kurban Bayramı sabahı düşüp ölmekteler. Ve biz Müslümanlar hala sofralarımızdan, mutfaklarımızdan, tohumlarımızdan ve daha sayamadığımız bir sürü dayatmalarından sıyrılıp bir türlü dikkatimizi çocukların ağlama seslerinin nazdan olmadığı açlıktan olduğu gerçeğine odaklayamıyoruz.
Bayramların gerçekten nefsin kötü isteklerinin ve şeytanın dünya hayatının süsleri ile ilgili insana fısıldayışlarının kurban edildiği bir bayram olması dileği ile hayırlı bayramlar.
fahrettinsahin022@gmail.com
