Bir yıl daha geçti yokluğunun girdabında. Bir yıl mı bin yıllar mı bilemedim. Bilmek, bazen iyi gelmez insana bilince uyanır ve bilince yitikliğini hisseder kalbindeki boşluğun. Bilmeler canımı acıtsa da; bir bilme binlerce belirsizliği tutar devirir ensesinde. Akla en yakışmayandır bölünmüşlük o zaman hepten afallar durur, kalp eğer yardımına koşmazsa büsbütün bağlar kendini. Sevmek, akla haddini bildirmek, akıldaki kibri alıp kalbin ferasetini yerleştirmek içindir. Sevda düşünce yüreğe; aklın terk-i diyar eylemesi acep bu yüzden midir? Her organın bir kalbi var desem abartmış olmam yoksa nasıl bu kadar tıkırında gider tüm işler; sevda nasıl da yüklenir işi.
Senden öğrendiğim en güzel şey; sevmenin esrarıydı. Gece gibi seversen gece olur sevdan, gündüz gibi seversen sadece âşıklar hisseder derdin. Âlemde her şey sır üzeredir, insan Allah’ın en büyük sırrı derdin Ne çok şey derdin ve bendim aslında senin tek DERDİN. Benim dünyamın ve ahretimin en büyük sırrı da sendin ama bir kere bile olsun dillendirememiştim kim bilir belki de iki kişinin bildiği sır olmaz diye Her ayrılışımızda sohbetimizi sırlayalım der ve göğe açardın ellerini, o zaman bir anlam çıkaramasam da şimdi anlıyorum ne demek istediğini. Biliyor musun her gece sırlayıp yüreğimi yastığımın altına koyuyorum belki sırlı bir günde sunarım diye.
Boş zamanlarımda neler yapığımı merak ediyordun ya söyleyeyim, benim tüm zamanlarım senle doluyken hiç olmadı boş zamanım. Gittiğim her yere götürüp seni sırladım bir köşede, yaşadığım her olayı sana anlatacakmış gibi tuttum aklımda, yanımda sen varmışsın gibi güvende yürüdüm her zaman, bazen kızıp sana küskün küskün oturdum bir köşede bazen de esprilerinle gözümden yaş gelinceye kadar güldüm. Ne zaman hız yapsam aracımla o panik halin gelir gözlerimin önüne ve yeri bile incitme yavaş git deyişin. Hatırlayınca mutlu ve umutlu, unutunca mutsuz ve bir ölü yaşamı.
.Ne çok ağır geldi şu aldırış etmediğim, hiçe tuttuğum fani dünya. Yarım kalmak ölmekten de ağırdır derdin. Sahi neydi bu yarım kalış. Sokaklara sığmayışın mı göğün seni sahiplenmeyişi mi yoksa lime lime oluşu mu yüreğinin. Şehri baştan sona senle donattım belki uğrarsın diye. Duydum ki kendine kaldırımlar inşa ettirmişsin kalabalıklara karışmamak adına. Banklarda uyur sessizlikle demlenirmişsin. Ağaçların şefkatine sığınıp yoldan geçen simitçiyi kendine dost edinmişsin. Sokak lambalarında şiir yazar ağaçların yapraklarına asarmışsın. Sana şahitmiş tüm cadde, sokak ve mahalle. Yıldızlı gecelerde dilek tutar ayın on dördünde hepsini göğe uçururmuşsun.
Kedileri sevmezsin bilirim; lakin şimdilerde onlarla hasbihal eder bulurlar seni. Onların gözlerinde görüp masumiyeti benden deliler gibi bahsedermişsin kâh öfkeli kâh umutlu. Tüm dertlerinin tek şahidi tutmuşsun onları. Gündüze aşık geceye düşman yanını da anlatmışsın. Sana aldığım sarı palto hala üzerindeymiş şaşırdım benden kalma her şeyi söküp attın sanırken. Yağmurlu bir günde sırılsıklam olmuşken, üşüyüp de cebinde yakaladım diye elini o cebine hiç dokunmuyormuşsun ta ki ellerimin kokusu gitmesin diye. Hatırlar mısın ne çok gülmüştük hızlı giden bir aracın üzerimize serptiği o yağmur suyuyla ıslanıp da iliklerimize kadar üşüdüğümüzü, bir kahkaha patlatıp şehre avazımız çıkıncaya kadar bağırışımızı.
Akşamları da sevmezdin, sevda diş ağrısı gibidir akşam oldu mu çöreklenir yüreğe derdin. Sahi, hâlâ akşamlarla yok mu aran? Korna sesi en çok öfkelendirendi seni. O seste bir hırçınlık sezer ve öfkeni kusmak için koşar dururdun köşe bucak. Sevdayı ürküten her tını sana düşman olurdu. Sevda, sessizlikte anlam bulur derdin. Şimdi düşünüyorum da ne çok kitabi konuşmuş yüreğin. Ağlamak da sevdadan sayılır mı ki der ve derin derin düşünürdün. Aslında sevda düştü mü bir kere yüreğe; her hal sevdadan olurdu.Deliden bir şey beklenirken sevdalıdan bin şey beklense de yeriydi.Bir anda dört mevsimi sadece sevdalı yaşardı çünkü.Göğü maviye boyar sonra tekrar siler ve siyah yapar, az sonra gri ve sonra da beyaz ne çok yorardı göğü .
Bu şehir artık yaşamıyor eski sevdalar gibi. Artık kimse bir anlam çıkarmıyor derinliğinden, rüzgârından, karından ve yağmurundan. Şimdilerde ağaçlar mahzun, yollar yorgun, gökyüzü kırgın kediler ürkek ve akşamlar yapayalnız. Artık kimseye uğramıyor SEVDA ve aslında kimsenin de umurunda değil yaşam türküsünden başka.
rukiyeb292@gmail.com