Ekonomi literatüründe ülkelerin kalkınma ve büyümenin itici gücü olarak kabul edilen araştırma-geliştirme (AR-GE) ve beşeri sermaye faaliyetleri ülke ekonomisi için önemli bir konuma sahiptir. Ülkenin ekonomisinin kalkınması ve büyüme sağlanması için çok boyutlu bir süreç mevcuttur. Bu süreçler: Dış ticaret, teknoloji, nüfus, tarım, finansal gelişme ve beşeri sermaye gibi çeşitli faktörler önemli rol oynamaktadır. Fakat bu faktörler arasında AR-GE ve insan faktörünün oluşturduğu toplumun, kendi iç dinamiklerinin ekonomik kalkınma ve büyüme konusunda ne denli önemli bir rol üstlendiği, büyüme sürecinde ön plana çıkmaktadır.
Ülkenin ekonomisinde önemli rol üstlenen beşeri sermayeyi tanımlarken sermaye, işgücünün sahip olduğu bilgi ve becerilerin toplamı olarak tanımlanmaktadır. Tecrübe, bilgi ve eğitim beşeri sermaye oluşumunda üç temel unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Bilgi toplumuna geçiş süreciyle birlikte fiziki sermaye ve doğal kaynakların öneminin giderek azaldığı, bu kaynakların yerini bilgi ve beşeri sermayenin aldığı görülmektedir.
Beşeri sermayenin verimliliğinin artırılması adına en önemli etken olarak kabul edilen eğitimdir. Bu anlamda eğitim harcamaları, ülkelerin yenilikçi bilgi ve teknolojiyi üretecek arr nitelikli işgücüne sahip olmaları açısından son derece önemlidir. Bilgi ve teknoloji üretmek, gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkelerin eğitim harcamalarını artıran önemli bir faktördür. Hong Kong, Singapur, Tayvan ve Güney Kore gibi ülkeler ağırlıklı olarak beşeri sermayeye yatırım yaptıklarından dolayı hızlı bir biçimde gelişme göstermiştir.
Bunun en önemli nedeni, bu ülkelerin yüksek teknolojiye sahip ürünleri ve beşeri sermayeyi daha kolay, hızlı ve etkin kullanarak, üretim ve çalışma süreçlerinde etkinlik ve verimliliklerini artırabilmesidir. Bu nedenden dolayı kalkınmanın gerçekleştirilebilmesi, öncelikle beşeri sermayelerini geliştirmelerine bağlıdır. Türkiye’de beşeri sermayenin kalitesi artırılamadığı sürece AR-GE faaliyetlerine kaynak ayrılmasının da bir anlamı olmayacaktır. Dolayısıyla, beşeri sermayenin kalitesinin artırılabilmesi için kaynak ayrılacak öncelikli alan eğitim olmalıdır.
Eğitimin ise daha geniş bir kesime, daha kaliteli verilmesi gerekmektedir. Üniversite eğitiminin daha geniş kitlelere ulaştırılması, kapasitelerinin artırılması, üniversitelerdeki bölümlerin işsizlerin vasıflarının ülkenin ihtiyaç duyduğu işgücü vasıflarıyla örtüştürülmesi; sürekli eğitim programlarıyla, çalışan kesimlerin meslek içi eğitim faaliyetleriyle vasıflarının iyileştirilmesi; kadınların meslek edindirme kurslarıyla işgücüne katılımlarının sağlanması amaçlanmalıdır.
Hükümetler üretimde fark oluşturmak ve yenilikçi buluşlarla katma değer kazanımını hızlandırmak için kriz dönemlerinde dahi üretimin ve ihracatın artmasını sağladığı için AR-GE ve inovasyonu teşviklerle desteklemektedirler.
Bu bağlamda AR-GE harcamaları yenilikçi buluşlarla veya var olan üretim hacmini genişletmek suretiyle ekonomiye kazandırdığı katma değer artışından dolayı orta gelir tuzağından kurtuluş için önemli bir unsur olma özelliğini korumaktadır. Bunun en önemli nedeni, bu ülkelerin yüksek teknolojiye sahip ürünleri ve beşeri sermayeyi daha kolay, hızlı ve etkin kullanarak, üretim ve çalışma süreçlerinde etkinlik ve verimliliklerini artırabilecek ortam ve teknolojik olanaklarının sağlanmasıdır.
Tüm bu anlatılanlardan yola çıkarak Türkiye’nin bu alanda çözüm reçetesi olarak:
Sanayide kapasite büyütme yatırımları yerine inovasyona yönelik çalışmalara yönelik ortamların sağlanması gerekir. Ülke içi işgücünün yeni teknolojiye uyumlu olacak bir şekilde eğitilip yeni teknoloji ortaya çıkaracak yetenekte bireylerin yetiştirilmesi sağlanmalıdır. Firmalar için rekabetçi ortamın sağlanması adına politikalar üretilmelidir. Ekonomik teşvikler sağlayarak sermaye girişi veya sermaye teşviki sağlanmalıdır.
Teknopark ve inovasyon merkezleri kurulmalı ve teşvik edilmelidir. Patent ve yüksek katma değerli üretim desenine ve güçlü markalara ulaşmanın yolu yaratıcı (yenilikçi üretimde bulunan) sınıfların desteklenmesidir. Tarım sektörünün dünya pazarlarındaki rekabet gücü artırılmalıdır. Çağdaş bir destekleme sistemi oluşturulmalı, tarımsal işletmecilik modelleri teşvik edilmelidir. Üretim üzerindeki vergi yükü uygun düzeye indirilmelidir. Teknolojik yatırıma aktarılan her türlü kazanç vergiden muaf tutulmalı ve enerji üzerindeki vergi yükü azaltılmalıdır.
ibrahimakkas_02@hotmail.com