Adıyaman Haber
HV
08 KASIM Cumartesi 13:07

Ortadoğu’da Güç Dengesi Çin’e Kayarken

İbrahim Akkaş
İbrahim Akkaş
Giriş Tarihi : 13-10-2025 09:54

 

Sanayi Devrimi’nden sonra birçok Batılı ülke yönünü Afrika ve Ortadoğu coğrafyasına çevirmiştir. Bu ülkelerden bir tanesi de İngiltere’dir. Sömürge politikaları çerçevesinde, 19. yüzyılda İngiliz dış politikası Afrika ile Orta ve Uzak Doğu üzerinde hâkimiyet sağlama ve sömürgesi altında olan ülkelerin geçiş yollarının güvenliğini sağlama üzerine şekillenmiştir. İngilizlerin Ortadoğu üzerindeki etkisi, II. Dünya Savaşı’na kadar devam etmiştir. 20. yüzyılın ortalarından itibaren ise İngiltere, Ortadoğu’dan çekilmiş ve yerini, kendi adına sömürgecilik yapacak olan ABD’ye bırakmıştır. Bu çerçevede, ABD İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Batı dünyasının lideri olarak dünya hegemonu olduğunu ilan ettiği bir dönem olmuştur.

Son dönemlerde ABD'nin bölgeye yönelik yanlış politikalarını sürdürmesi aynı şekilde Ortadoğu üzerindeki politikaları daha çok İsrail lehine olunca ve bunu açık bir şekilde dile getirmesi nedeniyle Ortadoğu’da yer alan ülkeler rahatsız olmuştur. Her ne kadar bu coğrafya ülkelerinin liderleri ABD tarafından belirlense ve piyon gibi görünse de bir gün bir oyun kurulur; bir piyon şahı mat eder. Bu çerçevede Ortadoğu, yüzyıllardır büyük güçlerin satranç tahtası hâline gelmiştir. Dün İngiltere, sonra ABD... Şimdi ise yeni bir oyuncu, sessiz bir şekilde ve emin adımlarla Ortadoğu üzerinde etkisini artırmaktadır: Çin.

Çin’in bunu yapmasının temel nedeni, Ortadoğu ile 1993 yılında başlıca enerji ithalatı üzerinden derinleşen bir ekonomik ilişki kurmuş olmasıdır. Çin’in, 2023 yılında Ortadoğu, Körfez ülkeleri ve İran ile ikili ticareti yüzde 48’lik bir artış göstererek 300 milyar doların üzerine çıkmıştır. 2019 yılında meydana gelen pandemi salgını ile ticarette yaşanan şok dalgaları göz önüne alındığında, bu son derece önemli bir büyüme olarak değerlendirilmektedir. Çin, petrolünün yüzde 70’inden fazlasını ve doğal gazının yüzde 40’ını Ortadoğu ülkelerinden tedarik edilmektedir. Bu ekonomik ilişkiler, siyasi, askeri ve birçok alanda yakınlaşmayı da beraberinde getirmiştir. Bunun bir örneği olarak “Çin ve Suudi Arabistan, Ekim ortasından sonuna kadar Suudi Arabistan’da ‘Mavi Kılıç-2025’ ortak deniz tatbikatı düzenleyecek olmasıdır.

Son zamanlarda Donald Trump’ın tehditkâr konuşmaları ve dengesiz politikaları ile İsrail’in Katar’ın başkenti Doha’da Hamas liderlerini hedef alan saldırısı, bölgedeki gerilimi tehlikeli bir tırmanışa sürüklemiştir. Aynı şekilde, Ortadoğu’da yer alan ülkelerin ABD ile ittifakları da sarsılmıştır. Tüm bu nedenlerle Washington’un bölgedeki ağırlığı belirgin biçimde azalmıştır. ABD’nin iç politikada yorgun, dış politikada ise Rusya ve Asya-Pasifik’e odaklanmış olması nedeniyle bu boşluğu kimin dolduracağı sorusu çoktan yanıtını bulmuş gibidir: Pekin.

Çin, Ortadoğu’daki ülkelerle hızlı bir şekilde hem ekonomik hem de askeri anlaşmalarla coğrafya üzerinde etkisini artırmaktadır. Petrol anlaşmaları, dev altyapı yatırımları ve liman projeleriyle bölge ülkelerini adım adım kendine bağlıyor. Kuşak ve Yol Girişimi sayesinde, Basra Körfezi’nden Akdeniz’e kadar uzanan yeni bir ekonomik ağ örmektedir. Ve bunu yaparken de bölge ülkelerinin liderlerini aşağılamadan, “karşılıklı kazanç” söylemiyle süsleyerek, baskı kurmadan gerçekleştirmektedir.

En çarpıcı örnek, Suudi Arabistan ile İran arasında diplomatik barışın sağlanmasında Çin’in oynadığı roldür. ABD’nin yıllarca çözemediği bir gerilimi, ya da bilerek çözmek istemediği gerilimi, Pekin tek hamlede iki ülke arasındaki gerilimi yumuşatmıştır. Bu hamle, tüm dünyaya şunu göstermiştir: Çin artık yalnızca “üretim devi” değil, diplomatik bir güçtür.

Ortadoğu’daki ülkeler açısından da Çin’in önemi son yıllarda artmış durumdadır. ABD’nin bölgeye görece daha az önem vermeye başlaması, bölgeye yeni bir büyük gücün söz sahibi olmasını kolaylaştırmıştır. Bu noktada Çin, bölge ülkeleri için ABD’nin yerine ve ABD’yi rahatsız edebilecek önemli bir ortak olarak öne çıkmıştır. Dolayısıyla ziyaretler ve yapılan işbirlikleri sadece Çin tarafından yapılan bir hamle olarak görülmemeli aynı zamanda bölge ülkelerinin her birinin ekonomik ve siyasi bir takım sebepler ile Çin ile ilişkilerini geliştirerek bir denge siyaseti izlemesi olarak da bakılmalıdır. Sonuç itibariyle Çin sessiz sedasız bir şekilde Ortadoğu’da siyasi dengeleri lehine çevirmiş görünmektedir.

ibrahimakkas_02@hotmail.com

 

 

YORUMLAR