Ortadoğu, tarihsel olarak medeniyetlerin beşiği olarak anılırken; aynı şekilde savaşların, sömürgeciliğin, mezhep savaşlarının, işgallerin ve halk ayaklanmalarının sürekli olduğu bir coğrafya olarak tarihteki yerini almıştır. Her türlü topluluğu ve dini inançları bağrında barındıran Ortadoğu günümüzde daha çok Müslümanların yer aldığı bir coğrafya konumundadır. 1948 yılında İsrail’in kurulmasıyla beraber Ortadoğu o tarihten günümüze kadar sürekli olarak, kaos ve savaşın merkezi haline gelmiştir.
Gelgelelim günümüz Ortadoğu meselesine Hamas’ın 7 Ekim 2023 tarihinde sabah 06:30'da "El Aksa Tufanı" adını verdiği operasyonu başlatmasıyla beraber Ortadoğu da İsrail Bir bahane ile her tarafa saldırmaya başladı. Bu saldırı kimilerine göre İsrail’in bir oyunuydu. Ortadoğu da işgal ve savaşı meşru hale getirmek için Hamas’ın içinde yer alan elemanlarını harekete geçirerek kendisine saldırttı. Bu saldırılar, insan hakları ilke ve hukukunu ihlal ederek Gazze’de; okul binası, sivil yerleşim yerleri, hastanelere, ibadethanelere, uluslararası yardım kuruluşlarının bulunduğu bölgelere yönelik havadan ve karadan saldırılar neticesinde çoğu kadın ve çocuk olmak üzere binlerce masum sivil hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Dünyada tüm sivil tepkilere rağmen, sivil tepki dememin nedeni devlet düzeyinde tepkiler çok cılız bir şekilde kalmıştır. Özellikle İslam ülkelerinde büyük tepkiler beklenirken, gelen tepkiler kınamadan ibaret olmuştur. Böylece İsrail yönetimi daha da saldırgan bir hale gelerek, Filistin halkına yönelik sistematik bir şekilde devam eden ağır ve insanlık dışı saldırıları, sivillere yönelik toplu cezalandırma, geniş çapta yıkım ve yerinden etme politikaları açıkça soykırım yapmıştır. Dünyada ve özellikle İslam dünyasında gele tepkiler perde önünde cılız olduğu, perde arkasında ise İsrail ile her türlü ticaret ve ikili ilişkilerin devam ettiği ikiyüzlü bir dönem olmuştur. Böyle bir ortamda İsrail yüzyıllardır hayalin kurduğu Büyük Orta Doğu projesini (BOP) hızlı bir şekilde hayata geçirmeye başladı. Gazze’nin ardından zayıf bir Lübnan için faaliyete geçti. Lübnan da Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ı öldürmesi Lübnan-İsrail çatışmasının yeni bir evreye geçmesiyle sonuçlandı. Aynı şekilde Hizbullah’ın birçok liderini de öldürttü. Böylece hem Lübnan’ı zayıflattı hem de İran’ı yoklamıştır. Projenin bir sonraki aşaması ise Suriye’ydi. Suriye, İran açısından sadece bir müttefik, dost bir ülke olmakla birlikte aynı zamanda son derece önemli ve kritik ülke konumundadır. Suriye’de Esad rejimin devrilmesi ile bölgenin bugünü ve geleceği açısından kritik süreç meydana geldi. Bu süreç, İran’ın Lübnan ve Suriye, Afrika, üzerindeki etkisini Esad’ın gidişiyle kaybetmiş, siyasi kriz ve boşluk meydana getirdi. İran bölge üzerinde etkisini Suriye üzerinden desteklediği örgütlere kara yoluyla yardım ve destek sağlarken aynı şekilde ticari anlamda ambargoyu delme yolu olarak Suriye üzerinden Akdeniz'e ulaşmaktaydı. Suriye'de rejimin değişmesi İran açısından hem askeri hem politik hem de ekonomik olarak büyük kayıplar meydana getirdi. İsrail’in İran’a saldırısı aşama aşama geldi. Ortadoğu’da İran ile işbirliğinde içinde kim varsa İsrail yok etmeye çalıştı. İlk olarak Hamas yok edilmeye çalışıldı. Ardından Lübnan’daki Hizbullah zayıf düşürüldü. Son aşama ise Suriye’deki Esad rejimi devrilerek İran’ın Ortadoğu üzerindeki kontrolü bitirilmeye çalışıldı. Böylece İsrail, İran’a Saldırı durumunda arkasından vuracak bir güç bırakmamış olup, Ortadoğu’nun jandarması haline geldi. Bölgede gücü elde eden İsrail, 13 Haziran 2025 Cuma günü sabaha karşı “Yükselen Aslan” adı verilen operasyon kapsamında savaş uçaklarıyla havalanarak İran’daki askeri ve nükleer tesisi vurmaya çalıştı. Aynı şekilde İran Genel Kurmay Başkanını ve İran’ın nükleer araştırma ve geliştirme programlarında görev yaptığı belirtilen bilim adamları öldürüldü. İran bu saldırılara karşı her ne kadar İsrail’e saldırıp demir kubbeyi delse de ciddi anlamda bir sonuç elde edememiştir. Bu savaşta savaşın kimin kazanıp kazanmadığını sonucuna bakarsak; İran açısından sorgulanacak birçok şeyin olduğu ortaya çıkmıştır. Bunlar, güvenlik alanındaki istihbarat, İran’ın elindeki silah teknolojilerinin İsrail gibi nokta atışı yapamadığı ve hava savunma sisteminin çok zayıf olduğu ortaya çıktı. Ayrıca MOSSAD (İsrail İstihbarat teşkilatı) İran'da uyuyan hücrelerini harekete geçirdi. Aynı zamanda İran’da ülkenin güvenlik zafiyetlerini kolayca istismar edebilmiş ve özellikle de nükleer tesislerde ciddi hasarlar meydana gelmiştir. Ülkenin nükleer programı geciktirmiştir. İsrail açısından ise bir test olup tam anlamıyla başarı elde edememiş olup, başarısızlık olarak şunu diyebiliriz İran’ın nükleer programın kilit unsurları yok edilememiş, nükleer program sona erdirilememiş, rejim değişikliği ise gerçekleştirilememiştir. Fakat İsrail durmayacaktır. Yakın bir zamanda İran’ı zayıf bulduğu bir anda tekrar vurmaya çalışacaktır.
ibrahimakkas_02@hotmail.com