Kemal Sunal filmleri bizi bir yandan güldürürken diğer yandan Nasrettin Hoca gibi düşündürmeye sevk etmektedir. 1970’lerden başlayıp daha hala günümüzde izlenmektedir. Bizi güldürmeye devam etmektedir. En çok toplum olarak gülmeye çok ihtiyacımız olduğu bu dönemde bize bir nevi ilaç gibi gelmektedir.
Kemal Sunal filmlerinin içeriğine baktığımızda toplumun o dönemde yaşanan eksiklikleri kusurları hatalarını sergilemektedir. Peki bu hatalar kusurlar neydi.
1-Toplum olarak kısa yoldan zengin olmak istiyoruz ve kısa yoldan zengin olmak isterken de ava giden avlanır sözünden yola çıkarak; filmde Kemal Sunal köyden şehre gelmiş kısa yoldan zengin olma düşüncesiyle İstanbul köprüsünü satma sahnesi yıllarca güldürü konusu olmuştur. Yani el emeği ve bir çaba harcamadan elde edilecek zenginliğinde bir anlamı olmayacaktır.
2. Dini literatürü kullanarak menfaat elde etme, insanların dini bilmemesinden dolayı kişiler din üzerinden kazançlar elde etmiştir. İnsanlar şunu diyebilir; “Kemal Sunal dinle alay ediyor.” Kesinlikle böyle bir şey söz konusu değildir. Tümüyle toplumda yaşanan olayları yansıtmıştır. Günümüzde de artık bunlar rahat hale gelmiş din önderi dediğimiz insanlar ise sürü halinde korumalarla lüks Mercedeslerle hava atmakta olup kendi müritlerine ise fakirliği övmektedir.
3.Kemal Sunal filmlerinde o dönemde mafya toplum ilişkisini de ele almıştır. Toplum mafya ilişkilerinde devlet adaleti sağlamadığı zaman bu adaletsiz ortam da boşluğu dolduracak mafya ve çete grupları her zaman olmuştur. Günümüzde de olduğu gibi.
4. Yine Kemal Sunal filmlerinde siyasi figüranların her zamanki gibi toplumun zaaflarından yararlanarak devlet olanaklarını kullanma “Devlet malı deniz yemeyen kerizdir” düşüncesi benimseme bu konuda Kemal Sunal’ın Zübük filmi her sahnesi güldürürken, bir o kadarda düşündürücüdür. Filme baktığımızda toplumun dini duygularından yararlanarak oy toplamanın düşüncesi ön plana çıkarken aynısı da günümüzde görürüz. Hatta fazlasıyla.
5.Kemal Sunal filmleri kira meselesi ve etik olmayan esnaflık sistemi günümüzde kaldığı yerden film devam etmektedir. Kira meselesi rakamlar havada uçmaktadır. İnsanlar deprem korkusu ya da binanın kendi kendine yıkılacağı korkusundan çok sokakta kalma korkusu ile en ucuz evi tutmaya çalışarak bir nevi insan bedeni can pazarından satılığa sunmaktadır. Kira sistemini ve esnaflığı denetleyen ne bir mekanizma var. Esnaf yönüyle de baktığımız gözünü para bürümüş bir malı 1 alıp bine satarak, hiç ama hiç vicdan azabı çekmeyecek şekilde bir yaşam tarzı olmuştur. Esasında şunu belirtmek isterim, tüm bu yaşanan şeyler toplum olarak ne kadar çamura batmışız. Maalesef bu çamurdan da Kemal Sunal filmlerinin olduğu dönemde yaşanan olaylar günümüzde de aynısıyla devam etmektedir. Değişmeyecek gibidir. Eğer kendimizi değiştirmesek ne Avrupa Birliği kuralları ne de hukuki kurallar bizi değiştirmez. Değişim ancak kişinin vicdanında başlar.
Daha anlatılacak birçok mesele vardır. Temel olarak değindiğimiz meseleler toplumumuzun kanayan yarası olup günümüzde de kaldığı yerden devam etmektedir. Sorunlar sürekli olarak halı altına süpürülmektedir. Toplum ahlaki değerlerden uzaklaşmış, dini değerler tarumar edilmiş, kanun ve nizamlar uygulamada üstünlerin durumuna göre belirlenmiştir. Eğer adalet söz konusu bir gariban vatandaşa uygulanacak ise en ağır maddeler uygulanmıştır. Böylece cüppeli dediğimiz adalet uygulayıcıları üstünlerin hukukundan yara alan vicdanlarını bir nevi de olsa adaleti garibana uygulayarak rahat etmeye çalışmıştır. Sonuç olarak Kemal Sunal filmleri biz güldürmeye devam edecek ne yazık ki filmde geçen olay ve olgular da devam edecektir.
ibrahimakkas_02@hotmail.com