Bugün çok bilindik bir konuya biraz farklı bir pencereden bakmaya çalışacağım. Şimdi ülkeme kuşbakışı, dışardan ve uzaktan bakıyorum. Bir sürü eleştirdiğim, yerden yere vurduğum şeyler var, paylaştığım zeminler var ama bugün olumlu bir şey söylemek istiyorum. Müslümanlar gerçekten iyilik sever insanlar, hayır yapıyorlar, bu hayırlarını, iyiliklerini bazen öyle gizli yapıyorlar ki sağ elin verdiğini sol el görmüyor. Bunun yanında gerçekten bu Müslümanlar yaptıkları iyilikleri daha nitelikli, kaliteli ve bereketli yapmak için hayır kurumları kurmuşlar. Onlar aracılığıyla çok yüksek miktarda hayırlar yapıyorlar. Ben bunlardan yüzlerce örnekten sadece üç tanesini zikredeyim. Türkiye Diyanet Vakfı, İHH ve İyilik Derneği. Şimdi Türkiye Diyanet vakfı Kurban etini, milyonlarca fakir fukaraya ulaştırıyor. Her sene yüz binlerce öğrenciye burs adı altında sadaka, zekât, fitre ulaştırıyor. Yüz binlerce yetime yardım ediyor. Yüz binlerce fakir fukarayı, dul, öksüz, yetim ve muhtacı doyuruyor. Aynı şekilde İHH yüzbinlerce yetime, öksüze, fakir fukaraya yardımlar ulaştırıyor. Yine İyilik Derneği yüzbinlerce fakir fukaraya, muhtaçlara, yetimlere, öksüzlere, garip gurebaya yurt içinde ve yurt dışında yardımlar ulaştırıyor. Afrika'da fakir evlere süt keçisi dağıtıyor, su kuyuları açıyor, çeşmeler yapıyor, medreseler açıyor, Kur'an-ı Kerimler dağıtıyor. Bu Müslümanlardan ve bu işleri yapan diğer bütün kurum ve kuruluşlardan Allah binlerce kez razı olsun. Bu insani yardım kuruluşlarımız, Müslümanların “iyiliği koordineli bir şekilde yaptığının” kanıtıdır, ispatıdır ve daha fazlasıdır. Tabi gelin görün ki bunları görmeyen ülkemizde yüz binlerce nankör de var. Gözünün önündeki iyiliği ve iyilik hareketlerini göremeyen insanlara nankör denir. “Nan” ekmek “kör” de bildiğiniz gibi kör. Gözünün önündekini görmeyen demektir, biyolojik körlükten daha farklı bir durum. “Gözleri var görmezler, kulakları var işitmezler” diyor ya Rabbimiz, işte onlar. Müslümanlar bu iyilik hareketleri sayesinde ülke içinde birçok insanın karnını doyuruyor, ev buluyor, evini dizmesine yardımcı oluyor, kirasını ödüyor, elektrik su faturasını ödüyor. Çocukların okul harçlığını, yiyeceğini giyeceğini karşılıyor. Bir sürü insanın evlenmesine yardımcı oluyor. Yetimleri evlendiriyor, onların evine eşya, yakacak odun, kömür alıyorlar. Bir sürü hasta, yaralı, çalışamayan engelli vatandaşa, ihtiyaç sahibi kardeşlerine, akrabasına yardımcı oluyorlar. Sayısız öğrencinin okumasına destek oluyorlar.
Bütün bunların yanında farz namazlarına ek olarak gerek dini gerekse geleneksel gün ve gecelerinde biraz daha fazla ibadet ediyorlar. Namazlarını biraz daha fazla kılıyorlar, Oruçlarını biraz daha fazla tutuyorlar. Rabb'lerini biraz daha zikrediyorlar, tefekkür ediyorlar. Birbirlerine bu önemli gün ve gecelerin hayrına güzel mesajlar gönderiyorlar. Birbirlerini iyiliğe, hayra teşvik ediyorlar. Birbirleri için iyi niyet temennisinde bulunuyorlar. Ama nedense bu bile bazılarına dokunuyor. “Siz bu mesajları göndereceğinize şuralara yardım edin, namaz kılacağınıza fakirleri doyurun, hacca umreye gideceğinize garibanları evlendirin” gibi. Sanki Müslümanlar hiçbir şey yapmıyor da bütün iyilikleri kendileri yapıyormuş gibi davranıyorlar.
Bir keresinde farz olan haccını yapmış, defalarca umreye giden ve gerçekten iyiliklerine çokça şahit olduğum bir hayırseveri ziyarete gitmiştim. Deprem nedeniyle çocuğunu kaybetmişti ve söz arasında “Hacı Abi” dedim. “Sen bu kadar umreye niye gidiyorsun? Onun yerine fakir fukara yardım etsen daha iyi olmaz mı” Bana öyle bir ders verdi ki bütün ezberlerim bozuldu. “Hocam vallahi elimden geldiğince fakirlere yardım ediyorum, gerçekten riyakarlık olmasın, her şeyi söylemek istemiyorum. Allah biliyor, ben yapıyorum. Çok yapıyorum ama Beytullah’ın benim gönlümdeki yeri başka Hocam. Oraya gittiğim zaman bir başka huzur alıyorum, öyle mutlu oluyorum ki! Oradan aldığım feyzle bereketle belki daha çok fakire fukaraya yardım ediyorum. Şimdi de depremde çocuğumu kaybettim, onun için de ilk fırsatta umreye gittim. Ona vekaleten gittim, orada dua ettim, ağladım, yüküm hafifledi Hocam” ben bu Müslüman'a ne diyebilirim ki? Onun iyiliklerine gıpta etmek varken Ona niye mâni olalım ki?
Yine söylüyorum Allah Müslümanlardan binlerce kez razı olsun. Gerek kendi civarındaki fakirleri gerek Gazze’deki, Afrika'daki ve dünyanın öbür ucundaki Müslüman kardeşlerini gözetiyorlar, onlara yardımcı oluyorlar. Devletlerin yapamadığını yapıyorlar. Müslümanlar idare ttikleri kurum ve kuruluşları, Allah yolunda harekete geçiriyorlar ve ihtiyaç sahibi kişi ve beldelere yardım gönderiyorlar. Allah razı olsun Müslüman kardeşim! Allah sizlerden razı olsun Müslüman bacım. Yaptığınız iyilikleri yani başınızda görmeyenler var ama Allah görüyor, Allah biliyor. Değerinizi o takdir edecek. Sen iyilik yap, denize at! Balık bilmez halık bilir.
saitali_02@hotmail.com